Kavun Heykeli - Kırkağaç/Manisa
Mantar Heykeli - Korkuteli / Antalya
Leblebi Heykeli - Tavşanlı / Kütahya
Mısır Heykeli - Alibeyköy / İstanbul
Gül Heykeli - Isparta
Biber & Horoz Heykeli - Kale / Denizli
Barış, kadın için bir doğum sancısı, uğruna mücadele ettiği, savaştığı bir çocuk, arzuladığı, adaletini dünyaya geldiği andan itibaren aradığı ve belki de ölümüne değin bulamayacağı umut dolu bir arayış. Resimler yaklaşık 90x100 cm boyutlarında tuval üzerine akrilik tekniğiyle yapılmıştır. Çalışmanın ismini henüz belirleyemedim.
Yemek, insanoğlunun var olduğu süreçte yaşamın devamını sağlayan besinsel bir ihtiyaç olmakla birlikte bir toplumdan diğerine hatta bir zaman diliminden diğerine aktarılan kültür imgelerinden biridir. İnsanla yemek arasında hayati bir bağın var olması toplumsal yaşam biçimini şekillendirecek kadar sıkı bir ilişkiyi doğurmuş, bu durum kültürel etkileşim ve dönüşümlere yol açmıştır. İnsanın ilkçağlardan günümüze kullandığı araç gereç kap vb. yardımcı ekipmanlar avlanma ve korunma ihtiyacından hemen sonra mutfak gereçleri de ihtiyaçlar arasında yer bulmuştur. Kurulan sofralarda birlikte yemek yemenin önemi ise geleneksel toplumlarda bir kimlik haline gelmiştir. Birlikte oturulan sofralar tüm kültürlerde anlaşmazlıkların giderilmesi için ilk akla gelen yaklaşımlardan biridir. Yemek ve sofra kültürü birlikteliğin en önemli ve en güçlü göstergelerinden biriydi. Sofrada kullanılan araç gereçlerin form ve sembolize ettiği göstergeler de bunlardan biridir. Toplumu oluşturan tüm bireylerin istisnasız birleştikleri sofralar; iyi niyet barış ve birlikteliğin dil, din, siyaset ayrımı yapmaksızın sessizce işleyen kuralların sorgulanmadan yaşandığı nadir alanlardan biridir.
Şu anda hayatımızı idame etmekte olduğumuz bu topraklarda (multiculturalism) çok kültürlülük kavramının bireyden topluma benimsendiği takdirde, gerçek huzurun gelebileceğine inanmakta olan bir anlayıştan yola çıkılarak oluşturulan bir heykel tasarımıdır. Çalışma günümüzde beton yapılaşmanın artması ile Karadeniz’in yok olmaya yüz tutmakta olan ahşap mimari tekniği uygulanmış olup özellikle Doğu Karadeniz evlerinde eskiden sıkça görünen köşe taşması modeli ele alınan bir heykel tasarımıdır. Çalışmada birbirinin içine geçen parçalar kenetlenerek ve birbirinden güç alarak bir bütünü oluşturmaktadır. Heykel kaide hariç yedi parçadan oluşmakta ve bu yedi parça bu coğrafyadaki yedi ayrı bölgeyi temsil etmektedir. Her parçadaki renk yedi bölgenin kültürünü anlatmakta olup renklerin birbirine geçmesi bu coğrafyadaki kültürlerin asırlardır birbirinden etkilenmesi ve iç içe olmasını anlatır. Renk seçiminde gökkuşağı renklerinin tercih edilmesi, gördüğümüzde hepimizin içini ısıtan bu doğa olayında birbirinden çok farklı renklerin yan yana gelmesi sanki doğanın bizlere bir ders verirmiş gibi olmasıdır.
Fatum, kötü kaderi çağıran anlamına geliyor. Konusu: Film, üç dilenci üzerinden yas, umutsuzluk ve acıyı anlatıya gönderme yapıyor. Kadının varoluştan itibaren günah ve kötülük ile kurulan ilişkisi üzerine, deneysel bir video çalışma, siyah beyaz.
Çalışmanın üst tarafında yer alan bir dünya betimlemesinin, en aşağıdaki ateşler üzerinde yanıyor olan tabutun içine düşen silah, bomba, kelepçe gibi aslında kötülüğü çağrıştıran nesnelerin dünyamızdan atılmasıyla, arınması anlatılmaya çalışılmıştır. Dünyamızdan bu nesneler uzaklaştıkça daha huzurlu bir yaşamın olabileceği anlatılmıştır. Tabutta ölü bedenlerin değil, kötü ruhların gömüldüğü ifade edilmiştir. Barışın, huzurun, mutluluğun olduğu bir yaşam çağrıştırılmıştır. Çalışmada ifade edilmeye çalışılan bir diğer husus ise aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşen aydınlanmanın göstergesidir. Bu gösterge yukarıdaki kuş tasviriyle desteklenmiştir.
Türkiye’de sığınmacı olarak yaşayan Afrikalı Jay Jay, para kazanmak için zenginlerin köpeklerini parkta gezdirmektedir. Bir gün gezdirdiği köpeklerden birini kaybetmesiyle başı belaya giren Jay Jay, başkasının köpeği çalar ancak yakalanır ve şiddet görür. Köpek gibi dört ayak üzerinde yaşamaya başlar.
Fragman: https://vimeo.com/314285019
Haberler & Güncel Bilgiler